Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC'nin ortak noktaları; ikisinin de hatırı sayılır bir "yalnızlık" içinde olmaları....
KKTC, 15 Kasım 1983'te Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisinin oy birliği ile aldığı kararla- "self-determinasyon "-hakkını kullanarak, , bağımsız bir devlet olarak varlığını ilan etti..
BM, Güvenlik Konseyi, Bağımsızlık kararını kınadı, 550 sayılı kararı ile; KKTC'nin ilanını "ayrılıkçı" bir hareket olarak niteledi....
Uzun yıllar, yapayalnız, Türkiye'den başka kimsenin tanımadığı, uluslararası alemde "cami avlusuna bırakılmış çocuk" gibi mahzun bir halde varlığını sürdürdü..
2004 yılında, Annan Planı adı altında, tezgaha getirildi, "çözüm için" evet dedi, Rum tarafı "hayır" oyu kullandı, çözüm tarafı dışlandı, ezeli yalnızlığına terk edildi, Rum tarafı adayı temsilen AB'ne alındı..
Uluslararası sistem, "uluslararası ilişkilerde" ders olarak okutulacak bir "sahtekarlığa" imza atmakta beis görmemiş ve " bağımsızlık hakkını" kazanmış ve kullanmış ve de çözüm için-paylaşmaya hazır bir toplumu, utanmazca iğfal etmişti..
Sonuç olarak, KKTC 1983 yılından bu yana "ezeli "yalnızlığını sürdürüyor...
Türkiye'nin dostları, iş , KKTC'ini tanımaya gelince, ıslık çalarak , başlarını başka taraflara çeviriyorlar.
Eski Türkiye, 1974 harekatı ile , Türk tarafını katliamcı çetelerin elinden kurtaracak bir hamleyi başardı ve fiilen adayı böldü..
Yeni Türkiye ise, Akdeniz doğal kaynakları üzerinde iddialar ortaya koyarken, KKTC'ini hatırladı, seçimlere müdahale etti, bir adayın arkasına devlet imkanlarını koydu, sözcüleri, hemen, milli irade menüsünü servise koydu, ve diğer yaklaşık %49 oyu, bir nevi, gayr-ı milli irade olarak, dışladı..
Türkiye de de öyle yapılıyor, diğerleri, gayrı milli, kendileri milli ve yerli..!!
Son zamanlarda, Azerbaycan/ Karabağ ihtilafında, neredeyse, Ermenistan ile "biz" çatışma halindeyiz, ..
Aliyev, çözüm masasında bizi istiyor, Rusya yan çiziyor, biz Karabağ işgalini tanıyor ve sürekli kınıyoruz, adeta tarafız, Azerbaycan hamasi laflar ediyor, "iki devlet tek millet" 'ten bahsediyor , ama Kıbrıs konusunda tık yok.
Diğer değerli dostumuz "Katar" ise, her türlü ticarette var, orada üssümüz de var ama, Kıbrıs konusunda İsrail tarzını benimsemiş gibi, diğer Körfez cemaati ise, İsrail ile "al takke ver külah" düzeninde , işbirliğini sürekli arttırıyor, Kıbrıs konusunda, hepsi "kuzuların sessizliği" halinde..!!
Yunanistan, sanırsınız, Akdeniz'in banisi, her kim, elinde Türkiye'yi ilgilendiren bir " salata malzemesi" varsa, tuzluğu kapıp koşturuyor..
Ege adalarını silahlandırdı, asker sayısını arttırıyor..
Rum tarafında , İngilizlerin iki adet üssü var ( Agrotur, Dikelya) , Macron, boyundan büyük hamleler ile üs peşinde...Rusya'nın gözü Baf'taki hava üssünde, ABD hem Kıbrıs'a yerleşmek istiyor, hem de batı Trakya'da, hemen burnumuzun dibinde ( Dedeağaç) üs inşa ediyor..
Bütün bunlara rağmen, hazretlerin gözü, KKTC 'de garantör görevi için konuşlanan askerlerimizde,...
Sonunda, "yes be annem" dediğimiz gibi, açıkta kalıp, "asker" çıkmayalım...!!
İktidar , her sıkışık konuda, "kendi göbeğimizi kesmekten" bahsediyor..
Yanımızda kimse olmadığına göre, re'sen operasyon zorunlu gibi, KKTC seçimlerine müdahale iddiaları var, doğru tercih ; çünkü, kuvvetli ihtimal ; Akıncı seçilseydi, adadaki Türk askeri varlığı da tartışmaya açılacaktı..
Münhasır Ekonomik Bölge, kıta sahanlıkları, hava sahaları, adalar, v.d sorunlar , ateşin içindeki kestaneler gibi, ..
Yanımızdaki bir iki ülke , güvenilecek dostlardan ziyade "kıvrak" davranışlar içinde, , bazı zamanlarda "yalnız "da mücadele edilir, Kıbrıs Barış Harekatında, dönemin haydut devletlerinin hepsi karşımızdaydı, ama 90 mil mesafeye amfibik harekat ( dünyanın en zor askeri harekatıdır, denizden karaya ..) yapıldı..
Azerbaycan' a destek , tamam da, bu tarafta da sular iyice ısınıyor..
KKTC deki yönetim de Cumhur İttifakının istediği kıvamda, hakiki anlamda , "kendi göbeğimizi kesme ".. zamanlarındayız..


Deniz Kürekçi