Cumhurbaşkanı eski gömleğinin şimdiki sahipleri tarafından yapılan tahriklere dayanamadı ve İstanbul Sözleşmesinin tek taraflı olarak "re'sen"feshine karar verdiğini ilan etti.
Sözleşmenin ana temasını, "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele..." oluşturuyor, işin tuhaf tarafı; ilk imzacısı T.C. Devleti....!!
Cumhurbaşkanın işbu tek taraflı tasarrufuna karşı Danıştayda iptal davası açılmış ve yürütmenin durdurulması talep edilmişti..
Danıştay ilgili dairesi, yürütmeyi durdurma talebinin, -iki muhalif oya karşı üç oy ile- reddine karar verdi.
Bu kadar hassas bir konuda, onuncu dairenin kıl payı denilecek bir çoğunluk ile karar vermesi, meselenin, Anayasal/hukuki altyapısındaki eksiklik tartışmasının önemli olduğuna işaret ediyor..
Öncelikle, bu konuda, ucube rejim ile varsayılan, "kararname yetkisi" anayasal dayanaktan yoksun bulunuyor.
İlgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesi sadece, "yürütme yetkisi" bakımından geçerlilik kazanabilir, "yasama "yetkisine ilişkin bir konu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez.
İkincil olarak, temel haklar, kişi hakları, siyasi haklar ve ödevler de Anayasal düzlemde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi konusu olamaz..
Üçüncü olarak da, Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz..
Bu ön şartlar , bu ucube rejimin dahi, ELİFBA sı, bir başka deyişle alfabesi olarak kabul edilmektedir...
Onun içindir ki, gecikmesinde tehlike ve açık kanunsuzluk halleri bakımından, onuncu daire ancak akp kontenjanından bir üyenin oyuyla, "red" kararı verebilmiştir...
İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun konuyu daha geniş bir perspektiften değerlendirmesi beklenir..
Mesele yürütmeyi durdurma talebini de içeren iptal isteminin hukuki mahiyeti ötesinde, Hukuk Devleti bakımından ayrıca bir başka öneme sahip bulunuyor..
Anayasa m. 104 birinci şartı olarak;
milletlerarası anlaşmaların, onay, yayınlanma, yürürlüğe konulma, yürürlük tarihinin tespiti, uygulama alanının değiştiğinin tespit edilmesi, sona erdirilmesi, uygulanmasının durdurulması gibi konular, Anayasa Hukuku bakımından "kanun" mesabesindedir. temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanları ise, "kanun üstü norm" olarak kabul edilmektedir.
Cumhurbaşkanının genel başkanı olduğu Akp mecliste kanun çıkartma bakımından tartışmasız bir konfora sahip.
Son zamanlarda, torba, çuval, hatta küfe ölçeğinde, "yap kanun yok kanun" faaliyetinde dünya çapında bir mazhariyete sahip.
İstatistiki bir veri var mıdır, bilinmez ama, basit ve güncel örnek olarak; dünyada, kamu ihale kanunu ve servet affı gibi konularda çıkarılan kanun sayılarının çetelesini tutmak için dahi özel bir komisyon gerekir..
Hal böyle olmasına rağmen, temel haklara ilişkin -usulüne göre kanunla onaylanmış- uluslararası anlaşmaları, kaleminin ucu ile sinek savar gibi feshetmek, hukuk aleminde nasıl bir sonuç doğurur, ilerde anlaşılır..
"Girdiğimiz gibi çıkarız "sözü, her bakımdan yanlış, keşke kanun ile girdiği gibi kanunla çıkmayı deneseydi, ancak o zaman girdiği gibi çıkmış olurdu..!!
Siyaset yapacağım derken, üç beş -kadın kıymeti- bilmezin tahrikine gelip, anayasayı ihlal etmek, siyasetin de gradosunu düşürüyor..

Nedim Kalpakzade