Nuray Mert'in vedası.. - 15/04/2025 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Akademisyen , yazar, tartışmacı/polemikçi olarak bir dönem öne çıkan, nadir yetenekli isimlerdendi,
"Türban" hareketini, bir "özgürlük misyonu" olarak destekledi, kuruluş safhasında AKP'ne samimi destek verdi. Birinci Cumhuriyetle sorunlu, Kemalizm konusunda "Jakoben, monist" rezervli, çoğulcu Demokrasiden yana, yazdı, konuştu, tartıştı.. AKP iktidarının ilk yıllarında , diğer 2.Cumhuriyetçiler gibi hafif üstten, biz biliriz, olay budur, Cumhuriyeti Demokrasi ile taçlandırıyoruz, "kıymetimizi bilin" havasındaydı.. Laf aramızda, diğer mukallitlerin yanında bu hava kendisine yakışıyotdu, desteklediği taraf kazanmıştı ve tadını çıkartmak da en çok onun hakkıydı, çünkü diğerlerine nazaran, bilgi, birikim bakımından daha ehliyetli bir portre çiziyorduı ve dahi hoş görünümlü bir kadındı.. Diğerleri ne kadar samimiydi bilinmez, ama Erdoğan'ı "Demokrasinin beyaz atlı prensi" gibi bir siyasi figür olarak desteklemek, cesaretli bir tutuma tekabül ediyordu.. Halbuki , kendisi, Demokrasiden ne anladığını, "demokrasi bir tramvaydır "metaforu, " ile en başından, kendini saklamaya gerek duymadan, kamuoyuna açıklamıştı.. Hatta, Nuray Mert'in bir özgürlük simgesi olarak gördüğü "türban" için, siyasi sembol eleştirilerine de , "velev ki siyasi bir simge" kime ne oluyor, diyordu,, İktidarını ,iyice tahkim ettiğine inandığı zamanda da , faiz karşıtlığı için de "nas var, sana bana ne oluyor" argümanını kullanmakta beis görmüyordu. Erdoğan, doğru yanlış, kendi ajandasını uyguladı bugünlere geldi, kar zarar hesabı bakımından, kendi siyasi bilançosu ayrı, Türkiye'nin ayrı. Uzun zamandır , tek kişilik bir yürütme yetkisi kulandığı için, siyasi bir mahsuplaşma olur mu , zaman gösterecek. Olan, Nuray Mert ve arkadaşlarına oldu, Erdoğan güçlendikçe , bu sefer, bugünün Devleti ile sorun yaşamaya başladılar.. Bu kadar senelik Demokrasi deneyiminden sonra, "ifade özgürlüğü" bakımından takibata uğradılar, mahkum olanlar oldu, Hatta milletvekilliğini de yapmış bir yazar hanım, içerden Erdoğan'a yazdığı " torunlarımı özledim, beni çıkarın" mektubu ile, ancak özgürlüğüne kavuştu. Vefası ile de bilinen Erdoğan , kırmadı ve bir formül ile torunlarını sevme imkanına kavuşmasını sağladı.. Yazar hanım da haklıydı, ne de olsa, hem torun sevmek, hem de Jeanne d'Arc'lık bir arada olmuyordu. Nuray Mert'in vedası , "korkuyorum" başlığı altında gerçekleştiği için ayrıca hüzün verici, Korku insani bir refleks, ama , Nuray Mert gibi tavırlı bir münevvere uygun düşmüyor.. Korkmaktan ziyade bu kadar büyük yanılma ile yüzleşmek ve bir münevverin yanılma marjı ne olmalıdır konusunda "kendi ile hesaplaşmak" sorumluluğu var.. "Oynadım kaybettim, masadan kalkıyorum" gibi, özel bir mesele değil, yaşadıkları. Cumhuriyet ne kadar demokratikti tartışılabilir ama, Nuray Mert'in bugün korktuğu gibi bir iklim değildi. Korkmasın, Vizyonda yeni filimler var, bugünkü iklim de gün olur değişir Sevim Çalışkan |
|||||||||
|