Çözüm sürecinden, operasyon sürecine... - 16/12/2015 |
|||||||||
Tweetle |
|||||||||
Güneydoğu sonunda operasyon alanı haline geldi...
90'lı yıllara, faili meçhullere yapılan ağız dolusu göndermelerin hafif ve bir ölçüde havada kaldığı, neredeyse cephe çatışmalarının yapıldığı bir döneme girildi. Çok uzun zamandır gergef gibi işlenen uluslararası komplo, son aşamasına doğru ilerliyor. Bölgenin yeniden biçimlendirilmesinin miladının, arap baharı denen komedi değil, Eruh baskını olduğu anlaşılıyor (1984). Bir hak hukuk kavgasının değil, uluslararası bir planın üvertür sahnesi olarak kayıtlarda. Körfez savaşları, Kuzey Irak'ta uçuşa yasak bölge (36. paralel) Arap baharı, Irak'ın yağmalanması, Kaddafi'nin, işkence ile katledilmesi, v.d aynı planın parçaları olması başlangıç noktası gerçeğini değiştirmiyor. Kürt düşmanı ilan edilen, Saddam'în, bayram sabahı, kürt hakimin kararı ile asılmasının da sembolik bir anlamı var... Son bir gayretle ve her zamanki gibi kandırılmaya hazır bir naiflikle başlatılan çözüm süreci de ihanete uğrayınca uzlaşma konusundaki bütün opsiyonlar masadan kalktı. Örgüt, çekilmek bir yana şehirlere ağır silahları ile yerleşerek, silahlı bir ayaklanmayı başlattı. Öğretmenler bölgeden çekiliyor, sağlık personeli, zorunlu olarak hastahanelerde konuşlandırılıyor. Valiler, askeri de meskun mahal operasyonlarına davet etti. Emasya protololü kalksın diye ter ter tepinenler yanıldı. Bölgeden yaklaşık 200000 kişi göç etti... Camiler dahil bütün tarihi eserler, örgütün vandalları tarafından tahrip edildi. Kendi medeniyetini harabeye çeviren bir vandalizm ile karşı karşıya olan bölge, çok kritik bir sürecin içine çekildi. Silahlı kalkışmalarda verilen tavizlerin, barışa uzlaşmaya, bir arada yaşamaya katkısının marjinal mahiyette kaldığı geerçeği ile yüzleşmenin maliyeti nasıl karşılanacak? Bir adım ötesi nedir? İktidar kaynakları; Silopi, Cizre ve mücavir alanları operasyon alanı olarak ilan etti... Bask İra v.d örnekler üzerinden çeşitlemeler yapılırken, bambaşka bir kalkışma örneği ile son hesaplaşmaya giriliyor gibi. Etnik terörle mücadelede en uç örnek Sri Lanka, Tamil Kaplanları bütün uzlaşma seçeneklerine rağmen silahı bırakmayınca, olması mümkün olmayanlar bile oldu. Sorunun kaynağının kollektif mahiyette hak arayışları olmadığı, uluslararası bir plan ile yıllar öncesinden hazırlanmış bir tezgahın uzantısı olduğu ortaya çıkmış durumda. Reel politik başka, iyi niyetler başka... "Cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşenmiştir" metaforu, ne yazık ki bugünlerimize denk düşüyor gibi... Kamil Sakinmaz |
|||||||||
|