İstanbul korkunç bir gün geçirdi. Eğer kimse ölmediyse bu Allahın bir lütfudur. Ben de bu korkunç günde, çatıların uçtuğu, ağaçların devrildiği bir sokakta buldum kendimi.
O yola bir iki dakika önce girmiş olsaydım, büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalacaktım. Kim bilir belki de bu yazıyı bile yazamıyor olacaktım.
Birkaç dakika süren o müthiş fırtına sırasında Çamlıca tepesinin altından Küplüce yoluna girmiştim.
Öğle üzeri bir randevu için yola çıkarken arabamdaki dış ısı göstergesi 24ü gösteriyordu. İşim bitip dönerken sıcaklık 28e çıkmıştı.
Kendi kendime Bu hayra alamet değil, bu tarihte 28 derece sıcaklık normal değil, hava da puslu, bunun arkası herhalde çok şiddetli bir yağış diye söylendim.
Sonra birden ortalığı bir tozu bulutu sardı. Arabam sarsıldı, frene basıp yavaşladım.
Her şey uçuşmaya başladı. Küplüce yoluna girdiğimde birden yolun iki yakasındaki ağaçların neredeyse yere kadar eğilmeye başladıklarını gördüm.
Birkaç dal koptu, uçuştu, biri bagaj kapısına çarptı.
Aynadan geriye baktığımda hayli büyük bir dalın yere yapıştığını gördüm.
Az ilerde daha yoğun evlerin bulunduğu ......
Kaynak :
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=444639&Categoryid=4&wid=142
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.