Çevik Bir namaza başlamış.
Gözaltında seccade istemiş.
Namazlarını eda etmiş.
Hem de beş vakit...
Yalansa günahı yalancıların boynuna...
Doğruysa Allah kabul etsin.
* * *
Size bir şey söyleyeyim mi?
Çevik Bir sakal bıraksa, cüppe giyse, sarıksız sokağa adım atmasa, geceleri teheccüde kalksa, pazartesi ve perşembeleri oruç tutsa...
Hiçbiri ama hiçbiri bizim açımızdan zerre kadar önem taşımaz.
Hele Çevik Birin kendini dine vurması ile yargılanması arasında en küçük bir bağlantı bile kurulamaz.
Çünkü Çevik Bir, şu anda dindar olmamak ile falan suçlanmıyor.
Suçlandığı şeyler şunlar:
Görevini kötüye kullanarak illegal yapılar kurmak, desiselerle dönemin hükümetini yıpratmak, demokratik işleyiş mekanizmalarına müdahale etmek vs.
Şöyle düşünelim:
İşbaşında aşırı laik bir hükümet olsa...
Genelkurmay başkanı da aşırı dindar olsa...
Bu aşırı dindar genelkurmay başkanı, sivil laik iktidarın yapıp ettiklerinin dine zarar verdiğini düşünüp ordu içinde illegal yapılar kursa, desiselerle laik hükümeti yıpratmaya çalışsa, demokratik işleyiş mekanizmalarına müdahale etse...
Sonuç değişmez.
O genelkurmay başkanı da, tıpkı Çevik Birin yargılandığı gibi yargılanır ve tıpkı Çevik Birin suçlandığı gibi suçlanır.
Aşırı dindar genelkurmay başkanının gözaltına alındığı anda namazı bırakmasının herhangi bir anlamı olmaz.
Bir palavra: Her ......
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20390265.asp?yazarid=131
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.