Abdülkadir Selvi
25.04.2012
E-Posta
Bir gözüm saatte, bir gözüm de rejimde. İkide bir, "Yıkıldı mı, yıkıldı mı?" diye soruyorum.
Üzerinden tam 28 saat geçti.
Ben hâlâ, "Yıkıldı mı, yıkıldı mı?" diye sormaya devam ediyorum.
Yıkılan bir şey olmayınca, ben o zaman bir kez daha aldatıldığımızı anladım.
23 Nisan resepsiyonunda ülkenin Cumhurbaşkanı ya da Başbakanı, koca koca bakanları, milletvekilleri eşleriyle tören salonuna girince, bizim rejim yıkılacaktı.
Cumhurbaşkanı'na vekalet eden Meclis Başkanı, resepsiyonda eşine refakat edemeyecekti.
3 Kasım 2002 tarihinden bu yana, Meclis'teki resepsiyonların eşli yapılmamasının nedeni buydu.
Rejimi korumak.
Ne oldu? Türkiye Cumhuriyeti okullarında öğretmenlik yapan Gülten Çiçek hanımefendi ya da Emine Erdoğan o salona girince rejim mi yıkıldı?
Peki biz 10 yılı niye heba ettik?
Cevabı basit. Askeri vesayet, her zaman kendi ürettiği korkular üzerinden varlığını korudu.
Ama 23 Nisan 2012 tarihi, vesayetin tasfiyesi ve demokrasinin normalleşmesi açısından önemli gündü.
Türkiye müthiş bir dönemden ......
Kaynak :
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=32106&y=AbdulkadirSelvi
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.