Londrada tarihi parlamento binasında, Lordlar Kamarasında, İşçi Partili bir Barones ile ve bir Lordla öğle yemeği yedikten bir gün sonra, Muşta olmak ve bir grup öğretim üyesi ve Güneydoğunun her köşesinden gelen kızlı-erkekli öğrencilerle Muş Alpaslan Üniversitesinin Eğitim Fakültesinin mütevazi kafetaryasında öğle yemeği yemek nasıl bir duygu diye sorarsanız, harikulade bir duygu ve ikincisi çok daha zevkliydi diyebilirim.
Ne de olsa, ikincisi aile ile, sizi seven, en alçakgönüllü halleriyle sevgilerini ve saygılarını size hissettiren insanlarla yenilen bir yemek. Muşun güzel zamanındayız üstelik. Bahar, şehrin sırtını yasladığı dağların karını eritmemiş ama aşağıda uzanan ve Karasu ile Muratın suladığı uçsuz bucaksız ovada yılda onbeş günlük bir ömrü olan Muş laleleri henüz fışkırmışlar.
Ülkenin en unutulmuş, gözden kaçmış köşelerinden biri Muş. O yüzden, Muş halkı, her an, her noktada, şehrin dağa tırmanan eski kesiminde Kale mahallesinde, aşağıda Murat Köprüsünde, sokaklarda yolumu kesip, Muşa gelmiş olmamdan, Muşta bulunmamdan ne kadar mutlu olduklarını söylüyor ve sevecen nazarlarını dikip, tek kelime söyleyemeden kala kalıyorlar. İnsanın ......
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20479256.asp?yazarid=215
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.