- Bu zamana kadar derbi karşılaşmaları, benim için hep şehrin kalabalığının el ayak çektiği zamanlar idi... Restoranlar boş, sokaklar boş, sinemalar boş falan... Bu boşluğun keyfini çıkarırdım... Ama bir yandan da memleketin kahir ekseriyetinin içine girdiği duygunun dışında kalmaktan kaynaklanan bir gurbet duygusuyla dolu olurdum.
- Karar verdim. Bu sefer bu gurbeti yaşamayacağım dedim ve maça gittim. O kadar acemiydim ki stat önünde Brechtin yabancılaştırma efekti gibi dolaşırken bir karaborsacı bana bilet satmaya kalktı.
- Oysa maçı locadan izleyecektim. Ülkerin locasından... Ülkerin Kurumsal İletişim Koordinatörü Zuhal Şekerin nazik davetiyle...
- Locaya kuruldum. Görgüsüzlük gibi olmasın ama şunu söyleyebilirim; locadan maç izlemek süper bir şey: Maçın her anını eksiksiz görebiliyorsun... Pozisyonları tekrar seyretmek istersen kaldır kafanı, yukarıdaki ekrana bak... İçecek servisi var... Yemek servisi bile... Locanın Ülkere ait olması nedeniyle Godiva marka çikolata bile var. Üstelik patron Murat Ülkerin ikramıyla...
- Locada maç izlemenin keyfi çok ama maalesef ruhu yok... Bağırıp çağıramıyorsun mesela, çünkü arada yanılıp da bağırana yadırgar gözlerle bakılıyor. Dayanışma ruhu içine giremiyorsun mesela, çünkü herkes pek bir kasıntı oluyor... Patlayamıyorsun mesela, çünkü öfkeni de, sevincini de içine gömmek durumunda kalıyorsun... Kale arkası tribünlerindeki serazat coşkuya bakıp ......
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20548899.asp?yazarid=131
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.