Yoğun kızıl dumanın arasından görülen alevler gecenin karanlığını kızıl bir aydınlığa çeviriyor.
Birkaç bin kişi olmalı, sarı-lacivert bayraklarla 29 yıllık bir aradan sonra, Türkiye Kupasını kazanarak Ankaradan dönen Fenerbahçe futbol takımını karşılıyor. Saat sabaha karşı 02. Aradan bir saat geçmiş, Fenerbahçe armalı takım otobüsü Sabiha Gökçen havaalanının terkedememişti.
Geceyarısına bir saat kala, İstanbul Bağdat Caddesinde hayat durmuş, binlerce kişi bayraklarla, arabalarıyla sokaklara dökülmüştü. Sarı-lacivert bayraklarla, şehrin karşı yakasındaki Metris Cezaevine doğru araba konvoyları da yola çıkmıştı.
Tahrip edilen, kırılan, yıkılan hiçbir şey yok. Çünkü ortada duruma müdahale eden ve biber gazı kullanan polis yok.
Fenerbahçe, iki yıl öncenin Türkiye Ligi şampiyonu, bu yılın en dişli ekiplerinden kupa finalisti Bursasporu futbol olarak muhteşem bir oyundan sonra 4-0 yenerek, 29 yıl defalarca final oynamış olduğu halde kazanamadığı Türkiye Kupası şampiyonu olduğunda, camianın ileri gelenlerinden biri, binlerce kişinin takımı karşılamak üzere gece yarısı havaalanına koşacağından emin, Bu gece yarısı biber gazı var. Bakalım kaç kişinin canı yanacak demekten kendini alamamıştı.
Polis, oraya gitmezse; birşey olmaz dedim. Gitmedi, birşey olmadı.
Polis, durup dururken, kutlama yapan taraftarlara niçin saldırsın ki? Bu durum, Cumartesi gecesi olup-bitenle aynı şey değil ki; diye düşünen mutlaka olur. Hatırlatmak kabilinden, bundan yaklaşık iki ay önce Azerbaycanda Avrupa Şampiyonlar Şampiyonu olarak, sabaha karşı ......
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20578663.asp?yazarid=215
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.