Sanal Cinnet |
|
Tweetle |
|
Fikir namustur, yazı haysiyet. Tefekkür, Allah'ın omuzlarımıza emanet ettiği çetin bir vazife. Yazarken bin kere düşünmek lazım ki ne kendimizi mahcup duruma düşürelim, ne sevenlerimizi. Tarih, her bir satırın hesabını sorar. Cesaretinizi, sabrınızı, basiretinizi, ferasetinizi sorgular. Sonra size bir not verir ma'şeri vicdan. O not kalibrenizi belirler. Bir de O'nun huzurunda verilecek hesap var. Orada diliniz tutulur, kalbiniz konuşur, ameliniz sükût eder, niyetiniz devreye girer. Ân-ı seyyale içinde kalbinizden geçenlerden dolayı belki mesul tutulmazsınız; ancak yazıya dökülen ve kamuoyuyla paylaşılan her harf, bir gün şaşmaz/şaşırmaz bir terazinin kefesine konur. O yüzden mümin olan erbab-ı kalem, hesap verecek olmanın ağırlığını her daim yüreğinde duymaya mecburdur. Zaten inanan insanların medyaya katacağı yeni boyut da budur. Evrensel meslek ilkelerinin ve yasaların bıraktığı boşluklardan yararlanarak hak hukuk tanımamak, inanç taşıyan insanların yapabileceği bir kurnazlık olamaz; olmamalı! Aslında sanal ortam, insanlar arasındaki iletişimi hızlandırıyor, paylaşımı artırıyor. Ne var ki pek çok konuda olduğu gibi internet üzerinden gerçekleştirilen iletişimde de anormal eğilimler göze çarpıyor. Yalan yanlış bilgiler, alelacele yapılan yorumlar, edepsizce sarf edilen küfürler, nezaketten mahrum sataşmalar, nezahetten nasipsiz söylemler... Bazı insanlar düşünmeden yazıyor internet ortamında. Fikretmeden, hazmetmeden, sancı çekmeden, akıl süzgecinden geçirmeden... Nerdeyse 24 saat bir bilgisayar/telefon ekranının başında tünüyor gibi pozisyon alınır, her lafa, daha şaşaalı bir laf yetiştirmek istenirse ülkenin varacağı yer karanlık bir dehlizdir. Atmosfer bu kadar oksijensiz kalınca koca koca adamlar bile nefes alamaz hâle gelir ve asgari ahlak kurallarını çiğneyiverir. Ne fikrin namusu kalır ortada, ne üslubun kıymeti. Bu feci durum karşısında bilgi de değerini yitirir hikmet de. Tefekkür Kaf Dağı'nın arkasına atılır ve Gulyabanilik efkâra hâkim olur. Böyle bir durumda kitlelerin kâbuslarla sarmaş dolaş yaşaması kaçınılmaz hale gelir. Açık söylüyorum: Dünyanın hiçbir yerinde Twitter bu kadar kötücül maksatlar için, hoyratça kullanılmıyor. Bilgi ve duygu paylaşımı için tesis edilen o düzlemde insanlar ferdî tecrübelerini dostlarıyla (takipçileriyle) paylaşıyor. Bizdeki kadar ideolojik saplantılara, psikolojik harekât yalanlarına, karalama kampanyalarına, hakaret mesajlarına rastlayamıyorsunuz. Bizde her mevzu bir çatışma vesilesi haline getiriliyor. Hakaretin haddi hesabı yok. Sokakta karşılaştığında yüzüne bakamayacakları adamlara internetten en galiz küfürleri sıralayan insanların sayısı belirsiz. Maskeli iletişimin verdiği sahte cesaret yüzünden illegal örgütler bile sanal ortama kümelenmiş durumda. İnsanları linç etmekten kurumları kara propagandaya maruz bırakmaya kadar her türlü operasyon yapılıyor. Yazık değil mi, günah değil mi! Şu absürt tartışmaya bakın lütfen. Önce örgütlü bir propaganda ile "Cemaat Fener'i ele geçirmek istiyor." lafını uydurdular. Sonra da o lafın üzerinden güya insanları kendini savunmaya çağırdılar. İyi de 'zırva tevil götürmez' dememiş mi atalar. Zırva! Cemaat ne yapsın bir futbol kulübünü? Bunları gümbür gümbür söyleseniz ...... Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1030 Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız. |
|
|
|
|
|
Bu köşenin diğer yazıları;
* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır. |