Abdülkadir Selvi
21.06.2012
E-Posta
Yine Türkçe, Kürtçe ağıtlar yükseldi. Yine acılı anneler, yüreklerinden kopup gelen acıyla, 'yavrum' dedi.
Gelinlik giymeye hazırlanan nişanlılar, sevdalılarının bayrağa sarılı bedenlerine sarıldılar.
Ülkenin doğusundan batısına tabutlar, Türk gençlerinin körpe bedenlerini taşırken, nasıl tutacağız kızıl saçlarından barışı, kendi savaş uçaklarımız kendi topraklarımızı bombalarken.
Nasıl sağlayacağız barışı?
PKK çizgisi, barış diye her ağzını açtığında sormayacak mıyız, 'hangi saldırı planını yapıyorsun' diye. Barış söylemleriyle bizi uyuturken, şu sıralarda hangi karakolu basacaksınız demeyecek miyiz?
Şahininiz kim, güvercininiz kim?
Şahininiz kaç saldırı planı yapıyor, güvercininiz şimdi hangi baskını planlamakla meşgul.
Aldatılmak başka bir duygu.
Bir travma.
Hele barış dili kullanılarak aldatılıyorsanız, bunun meydana getirdiği etkiyi düşünmek mümkün değil.
Barış dili kullanılarak yapılıyorsa bu saldırılar, insan batsın sizin barışınız diye isyan etmek istiyor.
Uludere'nin hesabını sorduğumuz gibi, kalleşçe yapılan baskınları da sorgulamalıyız.
Pusu, baskın, mayınlama... Ne kadar ......
Kaynak :
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=32903&y=AbdulkadirSelvi
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.