Farz-ı kifaye |
|
Tweetle |
|
Müslümanların modern dünyada Allah'ın rızasına uygun yaşama biçimlerini mümkün kılacak teorik ve pratik imkân ve şartları oluşturmaları, söz konusu mümkün şartlarda, maddi ve sosyo-politik ortamlarda İlahi hükümlere göre yaşamaları ve dinlerinin hakikatini tebliğ etmeleri her mükellef üzerine farzdır. Bir vecibe herkese terettüb ediyorsa buna farz-ı ayın denir. Birilerinin onu yerine getirmesi başkalarının üzerinden düşmesine gerekçe teşkil etmez. Ancak herkes her görevi yerine getiremeyeceğinden bazı görev ve hizmetler, vecibe ve işler toplumun bir bölümü tarafından yerine getirilir. Farz-ı kifaye bu şekilde ortaya çıkar. "Farz-ı kifaye" bir bölümünün yerine getirmesi durumunda toplumun genelinden düşen farzlara denir. Hakikati itibarıyla farz-ı ayındır. Ancak bir grup insan bir vecibeyi yerine getirince, maksadı itibarıyla yeterlilik şartı tahakkuk ettiğinden herkesin aynı görevi yerine getirmesi gerekmez. Buna verilen meşhur örnek cenaze namazıdır. Hayatını kaybeden bir mü'mine karşı görevlerimiz onu yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılmak ve mezara gömmektir. İslami usul budur. Bu görevler zinciri imkânı olan herkes üzerinde farzdır, söz konusu farzı erkekler yerine getiremiyorsa kadınlar yerine getirir. Hiç kimse yerine getirmiyorsa bütün mahalle sakinleri cenazeden sorumlu olur, ölünün hakkı ihlal edilmiş sayılır. Bu meyanda inanç esaslarının (akaid) açıklanması ve savunulması, hayatın tanziminde esas alınacak hükümlerin istihracı ve açıklanması işini deruhte edecek ilim erbabının (kelam ve fıkıh alimi, müçtehit) yetiştirilmesi de böyledir. Tıp öğrenimi, askerlik, fiziki bilimler ve diğer zaruri hizmetler için ...... Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1025 Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız. |
|
|
|
|
|
Bu köşenin diğer yazıları;
* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır. |