İşe, gece muhabiri olarak başladım.
İlk imzalı manşetim, cinayetti. Zordu. Bi kadını, annesini, iki çocuğunu öldürmüşlerdi. Vesikalık fotoğraflarını alabilmek için, sivil polis ayaklarına yatarak girmiştim içeri, yatak odasındaki çekmecelerden albümleri yürütmüştüm. Başka çare yoktu. Çünkü, gazeteci falan giremezdi matem evlerine... Hatta mahalleye giremezdi.
*
Diriye olmasa bile...
Ölüye saygı vardı en azından.
*
Sonra?
Sonra bi haller oldu bize.
*
80li yılların sonlarına doğru, cinayet mahalline gitmemize gerek kalmadı. Cinayet mahalli bize gelmeye başlamıştı! Telefon ediyorduk, kurbanın ailesi albümü koltuğunun altına koyup, koşa koşa getiriyordu. Tek şartları oluyordu... Haberde bizim de ismimiz geçecek di mi? Ayıp ediyorsun, ağlıyormuş gibi yaparsan, fotoğrafını bile koyarız diyorduk.
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20964852.asp?yazarid=249
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.