SURİYE karasularında bir uçağımızı ve iki pilotumuzu yitirdik. Tayyip zor durumda kalmıştı.
Savaş tamtamlarını piyasaya sürmüş, Suriye’ye posta koymaya başlamıştı bile:
“Gireriz, yıkarız, mahvederiz, ne yapacağımızı görürsünüz!..”
ABD ve NATO ’ya çağrılar yaptı:
“Gelin, hep birlikte Suriye’ye girip Esad’ı devirelim. Bu namussuz bizim uçağımızı düşürdü!..”
“Suriye’nin düşürdüğü uçağımızla” ilgili sert bildiriler yayınlanıyor, hesap sorulacağı dünyaya ilan ediliyordu.
Ancak biz koyun gibi görüldüğümüz için, uçağımızın oraya hangi görevle gittiği, ne yaptığı, nerede ve nasıl düşürüldüğü hep sır olarak kaldı. Taa ki ABD basını, uçağımızın Suriye karasularında düşürüldüğünü (ya da düştüğünü) belgeleyene kadar.
Son gelişme daha da şaşırtıcı:
Genelkurmay bildirisinde olaydan şöyle söz edildi:
“Suriye resmi makamlarınca kendileri tarafından düşürüldüğü iddia edilen uçağımız…”
Şimdi iş daha da karışmış durumda. Önceden sert açıklamalar yapmışlar, hatta pilotlarımızın suyun üzerinde kalması mümkün olmayan postal ve kasklarının denizde bulunduğunu iddia etmişlerdi.
Peki, ne oldu da her şey 180 derece ters döndü? Bizim uçağın başına ne geldi? Yoksa Suriye tarafından düşürülmedi ......
Kaynak :
http://www.ilk-kursun.com/haber/111362
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.