Diyanet gayrimeşruluk yolunda |
|
Tweetle |
|
Geçtiğimiz on yıl, ordunun siyasete müdahalesinin gayrimeşru olduğunu tescil etti. Kritik adım Ergenekon ve Balyoz davaları değil, o davaların açılmasını mümkün kılan zihniyet değişimiydi. Bunu gerçekleştiren iktidarın gücü ise iki kaynaktan beslendi: Alınan oy sonucu Türkiye'nin en büyük partisi haline gelinmesi ve İslamî kesimin 1997 sonrasında bir özeleştiri sürecinden geçmiş olması... Diğer bir deyişle AKP'nin askerin üzerine gidebilmesinin sırrı, daha önce kendi meşruiyet alanını genişleten bir hesaplaşma yaşamasıydı. Buna karşılık ordu tam zıt yönde ilerlemiş ve adım adım kendisini bir meşruiyet krizinin içine sokmuştu. Çünkü demokrasinin norm olduğu bir dünyada, her fırsatta sivil siyaseti vesayet altına alma ve temel meseleleri kendi karar mekanizması içinde çözme isteği kabul edilebilir olmaktan çıkmıştı. Unutmamak gerek ki ordunun askerî alandaki etkinliğinin ve tasarruflarının denetiminden hâlâ çok uzak olan ve bunun ne parlamento ne de geniş halk yığınları tarafından talep edilmediği bir ülkeden söz ediyoruz. Yani ordunun kendi alanında ne denli meşru bir şekilde faaliyet gösterdiği sorusuyla ilgili değiliz. Meşruiyet sınırının aşılması bir hukukî veya etik normun ihlal edilmesiyle ortaya çıkmıyor. Ordunun kendi alanını diğer aktörler aleyhine genişletme arzusu nedeniyle ortaya çıkıyor. Bu kendine has meşruiyet algısı Osmanlı geçmişiyle epeyce uyumlu. Siyasetin bir merkezî otorite etrafında döndüğü bu ataerkil sistemde, her kurum ve onun içindeki her hizipleşme, siyaseti bir alan genişletme ve merkeze yaklaşma faaliyeti olarak görmekteydi. Herhalde bu nedenle bizde demokrasi fikri de hâlâ halkın katılımından ve belirleyici olmasından ziyade, kurumlar arası adil ...... Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1032 Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız. |
|
|
|
|
|
Bu köşenin diğer yazıları;
* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır. |