[Gündem Dışı] Kur'an'dan utanmak |
|
Tweetle |
|
Geçenlerde Beyazıt Camii'ne teravih için gittim. Talebelik yıllarıma dair ne varsa çağrışımlarıyla kuşatıverdi benliğimi. Minberini, mihrabını, kubbesini; kısacası Beyazıt Camii'ni ve cemaatini özlemişiz. Edebiyat Fakültesi'nde okurken bazen bu kubbenin altına sığınırdık. Yanılmıyorsam çarşamba günleri, hafızların Reis-ül Kurra deyip tazim ettiği Abdurrahman Gürses Hoca gelirdi. İkindi namazından sonra aşr-ı şerif okurdu. Ama ne okuyuş! İniltiler eşliğinde tilavet edilen Kur'an, ruhlarımızı zerre zerre fetheder, elimizden tutup ruhanî bir âlemin kapısını zorlardı. Bazı günler aynı vazifeyi İsmail Biçer ifa ederdi. Ona da hayrandık. Maşallah! O ne billur sesleniş, o ne güzel ve edepli okuyuş! O genç adam Kur'an okudukça gözyaşlarını içine akıtıp dudaklarını ısıranlar bazen dayanamayıp cezbeye gelir, çığlıklar atardı. Cami bizi kendine çekerdi. Cem'ederdi savruk ruhumuzu. Okuldan bunaldığımızda, sokaktan kirlendiğimizde kendimizi camiin heybetli; ama bir o kadar da şefkatli bağrına atardık. Niyazi Hoca diye bir imamı vardı. Minbere çıktığında bir sancağın altında ...... Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1030 Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız. |
|
|
|
|
|
Bu köşenin diğer yazıları;
* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır. |