SEVGİLİ okuyucularım, başkalarını bilmem ama benim işim biraz zordur! Ben öyle iki tıktık bir şıkşık yaparak yazı dolduranlardan değilim.
Magazin yazamam, yazsam sizlerden haklı olarak yoğun tepki gelir.
Kokteyllere gidip izlenim yazamam.
Tatil beldelerinden sosyete, manken, zampara, popçu haberleri veremem.
Başkalarını arayıp “Efendim siz bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye sormam.
“Falanca bana dedi ki” diye onların bana anlattığını yazıp köşe dolduramam.
Günümün önemli bir bölümü göz nurumu, alın terimi ve emeğimi, gazetecilik bilgi ve deneyimlerimin süzgecinden geçirip okuyarak, öğrenerek, gündemi izleyerek ve yazarak geçer.
Yazılarım biraz uzuncadır!
Bilgisayarın başına oturunca her şey kendiliğinden akmaya başlıyor ve kısa yazamıyorum… Çünkü yazacak o kadar çok şey var ki.
Bu uzunluk konusunu başta gazete yönetimi olmak üzere çeşitli nedenlerle konuştuğum okuyucularıma da çok sordum:
“Daha kısa yazsam acaba daha mı iyi olur?”
Birkaç kişi dışında herkesten, hele okuyuculardan hep ......
Kaynak :
http://www.ilk-kursun.com/haber/114915
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.