Dünden bugüne İttihad |
|
Tweetle |
|
19. yüzyılın sonuna doğru Osmanlı yönetimi Hıristiyan tebaasının üzerinde yaşadığı toprakların çoğunu kaybedince geriye kalan Müslüman nüfusu bir arada tutacak çareler aramaya koyuldu. O günkü uluslararası konjonktürün telkinleri ve yönlendirmeleri ne olursa olsun, II. Abdülhamid'i İttihad-ı İslam (Panislamist) politika izlemeye sevk eden asıl sebep içeride ve dışarıda devletin içine girdiği zaafı giderme çarelerini İslam dininin imkânlarında aramak olmuştur. Abdülhamid İslami/İslamcı politikalar takip ederken üç önemli gayeyi tahakkuk ettirmeyi umuyordu: (1) Farklı Müslüman kavimleri bir arada tutacak birleştirici unsur; (2) Bir din olarak İslamiyet'i 'kalkınma ve modernleşme'de motive edici güce dönüştürme; bu sivil İslamcıların üç ana hedeften biri olan "cihad ruhunun uyandırılması" ilkesinin iktisadi kalkınmaya bakan yüzüyle örtüşme halindeydi. (3) İmparatorluğun İngiliz, Fransız ve Rusya'ya karşı dünya üzerindeki varlığını koruma aracı. Hareket noktası olarak Abdülhamid doğru yerdeydi; fakat padişahın İslamcılık veya İslam Birliği üzerinden varmak istediği hedefler tartışmalıydı, bu yüzden Abdülhamid'in projesi muvaffak olamadı. Sebebi şuydu: (a) Farklı Müslüman kavimleri bir arada tutmak istiyordu, ama yaptığı reformlar felsefi ve idari referanslarını Avrupa'da yükselip Osmanlı'ya ulaşan "ulus devlet" fikrine dayanıyordu. Başka bir deyişle "İslamcı" görünüyordu, ama sosyal, iktisadi, idari reformları modern Batı'dan alınma idi. Tıpkı bugünkü AK Parti iktidarının "dindar-muhafazakâr siyasi kimliği"ne rağmen AB reform paketi dışında bir reform ve değişme projesinin olmaması gibi. (b) Kalkınma ve modernleşmede İslamiyet'ten istifade etmek istiyor, bu ...... Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1025 Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız. |
|
|
|
|
|
Bu köşenin diğer yazıları;
* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır. |