Öfke ve nefret! |
|
Tweetle |
|
Başbakan Erdoğan hem uyarıyor, hem meydan okuyor: "Öfke ve nefret tuzağına düşmeyeceğiz!" Bir Başbakan'ın ağzından bu kritik zamanda söylenebilecek en iyi sözler bunlar. İnsanların kitleler halinde cinnet yaşadığı zamanlar olur. Böyle zamanlarda öfke seli önünde durmak kolay değil. Herkes bir başkasını şeytanlaştırır, nefret objesi haline getirir. Kitlelerin ne olup bittiğini tam olarak anlayıp sağduyulu hareket etmelerini önlemek için, büyük resmin tek bir karesine odaklanmaları sağlanır. Angajmanları olanlar, medya ve başka mecraları kullanarak, hepimizin tek bir ağaca bakmamıza çalışırlar. Oysa ormanın tamamını içine alan büyük resim öyle değildir. Sistemli bir biçimde nefretimizi ayağa kaldıracak olaylar vuku bulur. Kızmakta, öfkelenmekte yerden göğe kadar haklıyız. Gözümüzün önünde cereyan eden olaylar, vicdani olarak tahammül gücümüzü aşıyor. Şu anda bölgenin dört ülkesi nefret ve düşmanlığın diline teslim olmuş durumda. Bölge din, etnik ve mezhep çatışmalarının anaforuna sürükleniyor. En haklı bir davayı en haksız yol ve söylemlerle savunur hale geldik. On binlerce insanın kanı nahak yere akıyor, yaralananlar, sakat kalanların sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Yerlerini terk etmek zorunda kalan, kendi ülkesinde mülteci durumuna düşen veya komşu ülkelere kaçıp canını kurtarmaya çalışanlar milyonlara baliğ oluyor. Siyasilerin yaptığı yanlışlığı o ülkenin Müslüman halkına, ırkına veya mezhebine kolayca fatura edebiliyor, mukabil bir kötülüğü yapma hakkını kendimizde görüyoruz. Müslümanlar birbirini boğazlıyor, Kur'an-ı Kerim'in Yahudi ve Hıristiyanlara reva görmemizi yasakladığı husumeti ve nefreti Sünniler, Şiiler ve Aleviler; Türkler ve Araplar, Kürtler ve Farslar birbirlerine ...... Kaynak : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1025 Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız. |
|
|
|
|
|
Bu köşenin diğer yazıları;
* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır. |