NE zaman Sivas katliamından söz edilse Sivastan tek bir ses yükseliyor:
Yeter artık! Bu konu kapansın. Şehrimizin adının katliamla anılmasını istemiyoruz. Sivasa haksızlık yapılıyor.
Haksız bir yakınma sayılmaz bu.
Koca bir şehrin adı katliamla anılmamalı.
Ancak şehirlerinin adının katliamla anılmasından rahatsızlık duyan Sivaslıların üzerlerine düşen bir görev var:
Sivas halkı, bu katliamı çok ama çok güçlü bir şekilde kınamalı.
Katliamda ölen insanların acılarına ortak olmalı.
Sivaslılar konuyu kapatmaya çalışmak yerine konunun üzerine gitmeliler.
Olayın şehrimizle ilgisi yoktur. Geldiler, yaktılar, gittiler şeklinde kaçış cümleleri kurmak yerine yakın tarihimizin bu en kanlı katliamıyla yüzleşmeliler, hesaplaşmalılar.
Otelde kurşunla öldürülenler vardı şeklinde efsaneler üretmek yerine hepimiz gaflete düştük demeyi becermeliler.
Şöyle bir manzara düşünün:
2 Temmuz günü...
Bütün Sivas ayağa kalkmış. Halk katliamda yakınlarını kaybedenlerle kol kola girmiş bir şekilde Sivas sokaklarında yürüyor. Dev bir yürüyüş bu...
Başta belediye başkanı, vali... Arkada sivil toplum örgütleri... Alevisiyle Sünnisiyle bütün bir ahali orada...
Sloganlar katliamı lanetliyor. Ellerde Sivasta can veren aydınların fotoğrafları...
Zor mudur bu manzarayı oluşturmak?
Katliamda yakınlarını kaybedenlerin ve onlara destek verenlerin 2 Temmuzlarda yetim çocuklar gibi yaptıkları anma toplantılarının boyutunu ......
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20086444.asp?yazarid=131
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.