Mehmet Ali Birand
10.03.2012
E-Posta
Yine azarı medya işitiyor. Başbakan, KCK tutuklamaları arasında kaybolan gazetecilerin "Sarı basın kartlı gazeteci olmadıklarını" söyledi. Peki gazeteci kimdir? İlla ki basın kartı olması mı gerekiyor? Gelin bu çarpıklıkları artık değiştirelim, kimin ne olduğunu saptayalım. Bu görevi de Türkiye Büyük Millet Meclisine verelim.
Başbakan, KCK tutuklamaları arasında karambole gidip tutuklanan veya yazdıkları haberlerden dolayı içeri alınanların "Sarı kartlı basın mensubu olmadıklarını" söyledi.
Fatih Altaylı ve Aslı Aydıntaşbaş haklı olarak itiraz ettiler. Sarı basın kartı olmadan da gazetecilik yapan çok kişi var. Benim de basın kartım yok ve gazetecilik yapıyorum.
Eğer kişi teröre yataklık yapmıyor, propagandasını yaymıyor, bomba imal etmiyor, insan öldürmüyorsa, istediği gibi fikirlerini yazabilir. Hatta PKK' nın politikalarını dahi savunabilir. O kişilere de "Siz gazeteci değilsiniz" diyemeyiz. Sarı basın kartı olup olmamasına göre meslek tanımı yapamayız.
Aslı, yazısında çok doğru bir tespitte bulunmuş. Başbakan' ın, bilgi veren bürokratlar tarafından yanıltıldığına dikkat çekmiş. Tabi, Adalet Bakanlığı olsun, İçişleri Bakanlığı olsun, başka türlü hareket edemezler. "Sayın Başbakanım bunlar PKK' yı destekliyorlar" dediler mi akan sular duruyor. Başbakan da verip veriştiriyor.
Bu yaklaşım yeni de değil. Kendimi bildim bileli, resmi ideolojiye ters düşen gazeteciler daima kovalanmış, avlanmışlardır. ......
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20094046.asp?yazarid=69
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.