Abdülkadir Selvi
12.03.2012
E-Posta
Islak bir gündü. Buca Askeri Cezaevi aracı, çiseleyen yağmur altında sıkıyönetim mahkemesine doğru ilerliyordu.
Selçuk Özdağ yanındaki Halil Esendağ'a döndü, "Nasıl bir günde asılmak istersin" diye sordu.
Başını dışarı çevirip gözlerini bir noktaya doğru sabitleyip, "Yağmur çiselerken asılmak isterim" dedi.
Hayatta hiçbir isteği gerçekleşmemişti ama idam sehpasında bu arzusu yerine geldi.
Ülkücü Halil Esendağ yağmurlu bir hava asıldı, sehpadan indirilirken üstüne ince bir yağmur çiseliyordu.
Benim için darbe bu. 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece saat 01.20'ydi.
Bahar gelmişti memleketin dağlarına.
Tomurcuğa durmuş ağaçlar çiçeğe dönmüş, tatlı bir esintisi kaplamıştı ortalığı.
Ama o baharı göremeyecekti.
"İskemleyi kendim tekmeleyeceğim kimse dokunmasın" dedi Deniz Gezmiş. Taburenin üstüne çıkarıldı, elleri zangır zangır titreyen iki cellat ipi boğazına geçirdi, az sonra celladın biri bacağından tutup iskemleyi çekti. Gıcırtıyla birlikte küt diye bir ses duyuldu. ......
Kaynak :
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=31471&y=AbdulkadirSelvi
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.