Kürtler, Aleviler, temel haklar, iyi şeyler |
|
Tweetle |
|
Hafta sonu katıldığım bir toplantıda, konuşmacılardan biri Kürt sorununda yaşanan tıkanıklığa ilişkin çok çarpıcı gözlemler sundu. Kürtlerin eşitliği kabul görmedikçe, bu sorununun çözümünde mesafe alınamayacağına dair, bilinen ve paylaştığımız yaklaşımı dile getirirken, Eşitlik kavramını somutlaştırabilir misin? Bunun göstergesi ne olabilir? diye sordum. Anadil hakkını vurguladı. Örneğin dedi, Kürtlerin yaşadıkları yerlerde tabelaların, yol işaretlerinin iki dilde yazılması hali diye ekledi. En basit göstergelerden biri budur. Bunun yani eşit haklardan ülkemizin Kürt vatandaşlarımızın yararlanamamasının en büyük engellerinden biri olarak, Türklerin eşitlik durumunda egemenliklerinden vaz geçiyor oldukları duygusuna kapılmaları olduğunu belirtti. Onun egemenlik dediğini ben hükümranlık hakları diye ifade edebilirim. Bu konuda çarpıcı bir örnek verdi, Örneğin diye sürdürdü konuşmasını, Edirnede yaşayan insanların, Hakkaridekilerin Kürtçe eğitim almasına olmaz diye itiraz etmeleri durumu. Hani, şu bilinen Laz-Kürt fıkrasındaki durum... İzleyicilerin hiçbiri bilinen fıkrayı bilmiyordu. Anlat dedik, o fıkrayı. Anlattı. Bir Kürt ve bir Laz, idama mahkum olmuşlar. ...... Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20112984.asp?yazarid=215 Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız. |
|
Bu köşenin ters köşe yazıları; Kürtçe TabelalarAdaletli Yargıç Sayın konuşmacı türk/kürt eşitlik kavramınının göstergesi olarak yollardaki tabela ve yol işaretlerinin Kürtçe olmasını göstermiş. Benim bildiğim bazı belediyelerde resmi dairelerde tabelalar kürtçe yazılıyor. Ancak konuşmacı yani kürt ayrılıkçısı olabilecek kardeşimiz burada provokokatif bir yola kaçmış. Doğuda ki okuma yazma oranlarından haberi var mı arkadaşın acaba? Pardon, yanlış anlaşılmasın Türkçeyi soruyorum, hani okullarda okutulması mecburi olan ve kendi konuştuğu dil olan Türkçeyi. Artık anlaşılır herhalde demek istediğim. Kürtçeye karşı değilim ama bu verilen gazlara ve gazlar üzerinde sokuşturmalara karşıyım. Gelelim Edirne de yaşayanların Hakkari de Kürtçe eğitim alanlar konusunda ahkam kesmeleri meselesine. Herhalde sayın yazar da biliyordur, vergilerin büyük bölümü hangi bölgelerden geliyor? Sadece bunu söyleyeceğim demek istediğimi anlayan anlar. Doğrusu bu mudur. Tabi ki değildir. Yerelleşme, yerel yönetimler, AB yerel yönetimler anlaşmaları falan hepsi değerlendirilmeli ve halkların kardeşliği ve eşitliği çerçevesinde adaletli bir birlikte yaşam formülü sağlanmalıdır. Fıkraya gelince galiba herkesin anladığı farklı. Bu fıkra sayın yazarın dediği gibi konuyla anladığı şekilde uyuşmuyor. Fıkrada Laz, zekasını konuşturarak ''Kürt anasını görmek istiyor, ben onu engellersem asılmaktan kurtuluruz.'' diyor. Yazar kim olduğunu bilemediğimiz şu konuşmacı üzerinden bazı çakmalar yapıyor. Yazısının sonunda ise Kürt konusunda bazı şeyler söylemiş ancak bunlar da yapılanların yetersizliği şeklinde. Değerli yazarımız yazısının sonun da Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tahliyeleri üzerinden (Diğerlerini önemsemediğinden değil sadece onları tanıdığından bu iki ismi vermiş sadece herhalde), Türkiye'de adalet ve demokratikleşmeye doğru bir iklim değişikliği olduğundan bahisle bu gelişmenin mükemmelliğinden ve devam etmesi gereğinden bahsederek yazısını sonlandırmış. Bakalım yarın ne yazacak. Bu iklim değişikliği aniden Rüzgarın yönünü değiştirdi ve Sivas'ta da yazarın dediği mükemmel gelişme görüldü. Buyurun bakalım olması gereken oldu,Zaman Aşımı. |
|
|
|
Bu köşenin diğer yazıları;
* Parantez içerisindeki sayılar ilgili köşe yazısına yazılan ters köşe yazılarının sayısıdır. |