- Ben de bir zamanlar Sivas katliamı demez, Sivas olayları derdim.
- Ben de bir zamanlar Sivas konusu açılınca derhal Başbağları devreye sokardım.
- Ben de bir zamanlar Aziz Nesinin Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamaya kalkışmasını ağır tahrik olarak yorumlardım.
- Ben de bir zamanlar Ama otel içinde kurşunla öldürenler varmış efsanesine bel bağlardım.
- Ben de bir zamanlar Sivastan söz ederken tahrik, provokasyon, kışkırtma gibi sözcükleri ardı ardına sıralardım.
Neden böyle yapardım?
Çünkü o zamanlar benim için önemli olan içinde bulunduğum mahallenin temize çıkması idi.
Mahalleyi temize çıkarırken vicdanımı kirlettiğimin farkına bile varamazdım.
Derken bir gün...
Bir şey oldu, tuhaf bir şey.
Kendimi o otelde can verenlerden birinin yakınının yerine koydum.
Kendime sordum:
Bu olay senin yakınlarından birinin başına gelseydi ne yapardın? Yine böyle mazeretler üretir miydin?
Yine kendime sordum:
Bırak yakınlarından birinin başına gelmesini... Senin mahallenin sakinlerinin başına böyle bir olay gelseydi yine böyle kayıtsız, yine böyle vicdansız, yine böyle acımasız, yine böyle vurdumduymaz olur muydun?
Düşündüm bir an...
Sonunda kendime şunu söyledim: Eğer bu olay senin yakınlarının ya da senin mahallenin başına gelseydi, Sivasta yakınlarını kaybedenlerin gösterdikleri tepkiden çok daha şiddetli ......
Kaynak :
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20137060.asp?yazarid=131
Köşe yazısının tamamını görmek için tıklayınız.